باب: لا يرجم
المجنون
والمجنونة.
22. AKIL HASTASI ERKEK VE KADININ RECM EDİLEMEYECEĞİ
وقال علي
لعمر: أما
علمت: أن
القلم رفع عن
المجنون حتى
يفيق، وعن
الصبي حتى
يدرك، وعن
النائم حتى
يستيقظ.
Ali r.a., Ömer r.a.'e "Sen akıl hastasından iyileşinceye,
çocuktan ergenlik çağına erinceye, uyuyan kimseden uyanıncaya kadar kalemin
(sorumluluğun) kaldırılmış olduğunu bilmiyor musun?" demiştir.
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب، عن
أبي سلمة
وسعيد بن المسيَّب،
عن أبي هريرة
رضي الله عنه
قال:
أتى
رجل رسول الله
صلى الله عليه
وسلم وهو في المسجد،
فناداه فقال:
يا رسول الله،
إني زنيت،
فأعرض عنه حتى
ردد عليه أربع
مرات، فلما
شهد على نفسه
أربع شهادات،
دعاه النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال:
(أبك جنون). قال:
لا، قال: (فهل
أحصنت). قال:
نعم، فقال
النبي صلى
الله عليه وسلم:
(اذهبوا به
فارجموه).
[-6815-] Ebu Hureyre şöyle anlatmıştır: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem mescidde iken bir adam geldi ve şöyle seslendi:
"Ya Resulallah' Ben zina ettim!" Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ondan yüz çevirdi. Adam bu şekilde kendi aleyhindeki itirafını
dört kere tekrar etti. Kendi aleyhine dört kere şehadet edince Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem onu çağırdı ve
"Sende akıl hastalığı var mı?" diye sordu. O kişi
"Hayır (yoktur)" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Muhsan mısın?" diye sordu. O kişi "Evet (evliyim)" dedi.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem orada bulunanlara "Bunu
götürünüz ve recmediniz" buyurdu.
قال ابن شهاب:
فأخبرني من
سمع جابر بن
عبد الله قال:
فكنت فيمن
رجمه،
فرجمناه
بالمصلَّى،
فلما أذلقته
الحجارة هرب،
فأدركناه
بالحرَّة فرجمناه.
[-6816-] Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: "Ben o
kişiyi recmedenlerin içinde bulundum. Atılan taşlar ona isabet edip acıtınca
kaçtı. Biz de ona el-Harre'de yetiştik ve recm ettik."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Akıl hastası erkek ve kadının recmedilemeyeceği."
Yani bir erkek ve kadın akıl hastası iken zina işlediklerinde recm edilmezler. Bu
icma hükmüdür. Bilginler, . sağlığı yerinde iken zina işleyip de daha sonra
aklını yitiren kişiye ayılıncaya kadar mühlet verilip verl1meyeceği konusunda
ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğa göre böyle bir kişiye mühlet verilmez. Çünkü
recm ile onun ölmesi istenmektedir. Dolayısıyla cezasının geri bırakılmasının
herhangi bir pratik faydası yoktur. Sopa cezası uygulanacak olan kişi ise böyle
değildir. Zira sopa cezasıyla o kişinin acı çekmesi hedeflenir. Netice olarak
akıl hastalığı geçinceye kadar cezası ertelenir.
Yukarıda zikredilen birinci haberin baş tarafında atılan başlığa
uygun düşen bir olaydan söz edilir. O da şudur:
"İbn Abbas'ın nakline göre Hz. Ömer'e zina suçu işlemiş
akıLhastası bir kadın getirilir. Kadın hamiledir. Hz. Ömer onu recm etmek isteyince,
Hz. Ali kendisine 'Üç kişiden kalemin (sorumluluğun) kaldırılmış olduğunu
duymadın mı?' demiş ve yukarıdaki hadisi zikretmiştir. Bu hadisi Ata b.
es-Saib, Ebu Zabyan vasıtasıyla Hz. Ali'den, İbn Abbas'ın ismini zikretmeksizin
rivayet etmiştir. Bu hadisin sonunda "Hz. Ömer tekbir almaya başladı"
cümlesi yer almaktadır. Haberi Ebu Davlıd ve Nesai "Ömer'e bir kadın
getirildi" cümlesiyle başlayan benzer bir lafızia nakletmişlerdir. Onların
rivayetinde olay şöyle aktarılmaktadır:
Ali kadını salıverdi. Bunun üzerine Hz. Ömer "Ali'yi bana
çağırın" dedi. Ali yanına gelince ona "Ey mu'minlerin emiri! Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'Kalem (sorumluluk) ... lerden kaldırılmıştır"
buyurmuştur dedi ve hadisi zikretti. Fakat bu hadiste geçen ifade şöyledir:
"Bunaktan iyileşineeye kadar, kalem (sorumluluk)
kaldırılmıştır" Bu, filanca oğullarının bunamış kadınıdır. Herhalde onunla
zina eden kişi bu rahatsızlığı çektiği sırada bu fiili işlemiştir. "(Ebu
Davud, Hudud)
Fıkıh bilginleri bu hadislerin hükmüne göre hareket etmişlerdir.
Fakat İbn Hibban hadiste sözü edilen "Kalemin (sorumluluğun)
kaldırılması" deyiminden maksadın, iyiliğin değil, kötülüğün yazılmaması
olduğunu söylemiştir. Hocamız Tirmizi şerhinde şöyle demiştir:
Bu, akıl hastası ve uyuyan hakkında olmamakla birlikte çocuk
açısından anlaşılır bir şeydir. Çünkü akıl hastası ile uyuyan şuurları olmadığı
için sahih bir ibadette bulunmaya elverişli kişilerden değillerdir.
İbnü'lArabtnin nakline göre fıkıh bilginlerinden birine çocuğun İslama
girmesinin geçerli olup olmadığı sorulunca, buna "geçerlidir"
cevabını vermiş ve delilolarak bu hadisi göstermiştir. Ancak kaldırılan şeyin
sorumluluk kalemi olduğu söylenerek buna itiraz edilmiştir. "Sevap
kalemi"ne gelince, bu kaldırılmaz. Çünkü
Nebi s.a.v. kendisine "Bunun haccı geçerli midir?"
diye soran kadına, "evet" diye cevap vermiştir. Bir de bir başka
hadisinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem çocukları kastederek
"Onlara namaz kılmalarını emrediniz" buyurmuştur. Çocuk açısından
sevap kalemi işlediğine göre islam sözcüğü sevap türlerinin en büyüğüdür. O
halde nasılolur da çocuğun "islama girdim" cümlesi boşuna kabul
edilirken, haccına ve namazına itibar edilir? Bu konuda bir de "ergenlik
çağına girinceye dek" ifadesi ile çocuğun bu yaştan önce hesaba
çekilmeyeceği sonucu çıkarılmıştır. Bundan önce çocuğun hesaba çekileceğini
söyleyen bilgin ise delilolarak irtidadı göstermiştir. Aynı şekilde
Malikilerden ergenlik çağına yaklaşmış çocuğa (murahik) şer'ı ceza
uygulanacağını ve boşamasının geçerli olduğunu söyleyen bilginler başka
yollardan nakledilen "büyüyünceye kadar" cümlesi ile bir başka
rivayetteki "hatta yeşibbe= gençlik çağını bitirinceye kadar"
cümlesini delil olarak göstermişlerdir. ibnü'l-Arabı, bu görüşü "Sözkonusu
'ergenlik çağına girinceye kadar' ifadesi kesin bir alamettir. Dolayısıyla bunu
esas almak gerekir. Kalan rivayetleri de bu doğrultuda yorumlamak gerekir"
diyerek tenkit etmiştir.
"Kendi aleyhindRki itirafını dört kere tekrar etti."
Müslim'de yer alan Büreyde hadisine göre Nebi s.a.v. "Yazıklar olsun sana!
Dön, 411ah'tan istiğfar et ve ona tövbe et" buyurmuştur.(Muuatta, Hudud)
Bu kişi kısa bir süre sonra yeniden dönüp gelmiş ve "Ya Resulallah! Beni
temizle" demiştir. Hadisin bir başka ifadesine göre "O kişi ertesi
gün olunca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelmiştir." imam
Malik ve Nesa!' de Yahya b. Said el-Ensarı vasıtasıyla Said b. elMüseyyeb'in
mürsel haberinde şöyle yer almaktadır:
"Eslem kabilesinden bir kişi Hz. Ebu Bekir'e gelerek
"(Kendini kaste'dib) rezil rüsvay olasıca zina etti" dedi. Hz. Ebu
Bekir "Allah'a tövbe et. Allah'ın senin bu suçunu gizlediği gibi sende
gizle" dedi. Aynı kişi Hz. Ömer'e geldi, sonra da aynı cevabı alınca,
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Nebi s.a.v. ondan üç kez yüz çevirdi.
Adam çok gelip gitmeye başlayınca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
(durumunu soruşturmak için) ailesine haber gönderdi."(Muuatta, Hudud;
Nesai, es-Sünenü'l-Kübra, IV, 281)
"Kendi aleyhine dört kere şehadet edince." Bu haber
Ebu Zerr'in rivayet inde "Erbaa merratin = dört kez" şeklindedir.
" 'Sende akıl hastalığı var mı?' diye sordu. O kişi 'Hayır
(yoktur)' dedi."
Büreyde'nin' naklettiği hadiste Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem "Onda akıl hastaize ğı var mı?" diye sormuş, kendisine akıl
hastalığı olmadığı haber verilmiştir. Bu hadis bir başka ravi tarafından şöyle
nakledilmiştir:
"Nebi s.a.v. O kişinin kavmi ne haber saldı. Onlar bu
kişinin aklının yerinde ve salih kişilerimizden olduğundan başka bir şey
bilmiyoruz" dediler.
"Resuluııah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sen 'Muhsan mısın'
yani evli misin? diye sordu." Bu sorunun manası burada kesin olarak
"evli misin?" şeklindedir. Çünkü önceden bir evlilik geçirmiş olanla,
hiç evlenmemiş kişi açısından zina cezası birbirinden farklıdır.
"O kişi 'Evet (evliyim)' dedi." Büreyde hadisinde
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu ifadeden önce "İçki içtin
mi?" diye sormuş, adam "hayır" diye cevap vermiştir. Bu
rivayette. şu cümle yer almaktadır:
"Adamın biri ayağa kalkıp, onun nefesini kokladı ve
ağzından içki kokusu almadı." İbn Abbas'ın biraz sonra gelecek rivayeti
ise şöyledir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem o kişiye belki
öpmüş veya ona dokunmuş ya da bakmışsındır" buyurmuştur. Yani bu fiilleri
işlemiş, sonra bunlara "zina" demişsindir. Fakat bu fiillere zina
cezası uygulanmaz. Adam "hayır" dedi. Nuaym hadisine göre ise Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem adama "O kadınla birlikte yattın mı?"
diye sormuş. Adam "evet" demiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Ona temas ettin mi?" demiş, adam "evet" diye
cevaplamıştır. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "onunla cinsel
ilişkiye girdin mi?" demiş, adam da "evet" diye cevaplamıştır.
"Atılan taşlar ona isabet edip acıtınca kaçtı." Hadisteki
"ezlekathu", "aklekathu= onu huzursuz etti" demektir.
en-Nihaye'de şöyle denir:
Ezlekathu, taşlar onu yorgun düşürdü ve nihayet huzursuz etti
demektir. Nevevi'ye göre ise, taşlar ona sivri tarafı ile isabet ettiğinde
demektir. Bu kökten türeme olarak "inzeleka" bir şeyin kesici sivri
tarafı oldu demektir.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1. Hadiste Maiz b. Malik'in büyük bir menkıbesi vardır. Çünkü
Maiz tövbe etmiş olmasına rağmen, temizlenmesi tamam olsun diye kendisine zina
cezası uygulanmasını ısrarla talep etmiş ve bu ikrarından vazgeçmemiştir. Oysa
insanın doğası, sonunda hayatına malolacak bir şeyi ikrar etmeyi ısrarla talep
etmeyi gerektimez. Buna rağmen o bu uğurda nefsiyle mücadele etmiş, onu yenmiş
ve -bu cezanın şahitlik yoluyla kendisine uygulanma zorunluluğu olmadığı
haldeikrarda bulunmuştur. Oysa tövbe ederek öldürülmekten kurtulma yolu vardı.
Burada "Belki de o cezanın devlet başkanına (yetkili makamlara)
iletilmesinden sonra ikrardan vazgeçmek suretiyle ortadan kalkacağını
bilmiyordu" denemez. Çünkü biz şöyle diyoruz:
Maiz'in kendi durumunu fetva sorma şeklinde ortaya koyması ve bu
konunun hükmünü öğrenmesi, kendisine verilen cevaba göre hareket edip, ikrarını
değiştirmesi mümkündü.
2. Maiz alayında böyle bir fiili işleyen kimsenin Allah'a tövbe
edip, kendisini gizlemesi ve bu konuyu hiç kimseye açmamasının müstehap olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. EbU. Bekir ve Ömer, Maiz' e bu tavsiye de
bulunmuşlardır. Maiz olayından anlaşılan şudur:
Böyle bir suçtan haberdar olan kimse işaret ettiğimiz deliller
nedeniyle bunu gizler, o kişiyi rezil rüsvay etmez ve suçunu devlet başkanına
(yetkili makama) bildirmez. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu olayla
ilgili olarak "Bunu elbisenle gizleseydin, senin için daha hayırlı olurdu"
buyurmuştur. İmam Şafil de bu kanaattedir. O şöyle demiştir:
Bir günahı işleyip, Allah tarafından suçu örtülen kimsenin onu
saklaması ve kimseye bu konuda bir şey söylememesi ve ardından tövbe etmesi
bence daha iyidir. İmam Şafii' bu görüşünü Maiz'in, Hz. Ebu Bekir ve Ömer'le
olan konuşmalarına dayandırmıştır. İbnü'l-Arabi' şöyle der:
Bütün bunlar suçunu açıktan açığa işlemeyen kişi açısındandır.
Bir kimse açıktan açığa zina işliyorsa bunun açığa çıkarılması ve o kişinin ve
başkalarının bu suçtan cayması için kendisine can yakıcı bir ceza verilmesi
taraftarı yı m .
3. Bu hadisten cezası Müslümanın canına malolacaksa, o suçun
araştırılması ve Müslümanın ölümden kurtulması için çok gayret edilmesi gereği
anlaşılmaktadır. Zira bu olayda Maiz defalarca Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem' e gelmiş, Resulullah s.a.v. ona ikrarından dönmesi imasında bulunmuş ve
eğer bu fiili zorla yaptığını iddia eder ve zinanın ne demek olduğu noktasında
hata ettiğini veya cinsel organa değil de başka bir yere temas ettiğini ya da
buna benzer başka bir iddiada bulunduğu takdirde iddiasının kabulolacağına
işaret etmiştir.
4. Bu olaydan zina fiilini yetkili makamın (devlet başkanının)
huzurunda ve mescidde ikrar etmenin geçerli olduğunu ve zorunlu bir ihtiyaçtan
dolayı insanın ağzına almaktan haya edeceği cinsel ilişkiyle ilgili cümleleri
açıktan söylemesinin mümkün olduğunu anlamaktayız.
5.Yüksek sesle seslenmek caizdir.
6. Devlet başkanınınhad uygulama ihtimali olan bir konuyu ikrar eden
kimseden yüz çevirmesi caiz caizdir. Zira suçu itiraf eden kimse bunu had
cezası gerektirmeyen bir şekilde tefsir edebilir veya ikrarından dönebilir.
7. Devlet başkanının gereğini yapmak üzere sözkonusu suçun
şartlarını soruşturması caizdir.
8.Akıl hastasının ikrarı geçersizdir.
9. Suçunu ikrar eden kimseye üstü kapalı olarak ikrarından
dönmesi ve döndüğü takdirde bunun kabul edileceği imasında bulunmak caizdir.
10. Herhangi bir günahı işleyen ve sonra buna pişman olan
kimsenin derhal tövbe etmesi ve bunu hiç kimseye haber vermemesi, Allah'ın
örtüsü ile örtünmesi müstehaptır. Şayet boş bulunup, birisine söylemişse o
kişinin kendisine tövbe etmesini tavsiye etmesi ve insanlara söylememesi de
müstehaptır. Nitekim Maiz'in, Hz. Ebu Bekir ve sonra Ömer'le aralarında geçen
olay bunu göstermektedir.
11. Devlet başkanının had cezası uygulama yetkisini bir başka
makama devretmesi caizdir.
12. Yetkili makamın had uygulanacak bir suçu ikrar eden kimseye
cezayı kendisinden kaldıracak bir yol tavsiye etmesi de caizdir.
13. Had cezasının ancak açık ve net bir ikrar neticesinde
uygulanması gerekir.
14. Sarhoşun ikrarı herhangi bir sonuç doğurmaz. Bu hüküm
hadisteki "Onun ağzını kokladılar" cümlesinden anlaşılmaktadır.
15. Zina ikrarında bulunan kişi ikrarda bulunduğunda bir işlem
yapılmaz, durumuna bakılır. İkrarından döndüğünü açıkça belirtirse mesele
yoktur, belirtmezse peşine düşülüp, yakalanarak recm edilir. İmam Şafil ve
Ahmed b.' Hanbel'in görüşü bu doğrultudadır. Bu görüşün Maiz olayından dayanağı
gayet açıktır. Nuaym b. Hezzal hadisine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem recm cezasını uygulayanlara "Keşke onu bıraksaydınız, belki tövbe
eder ve Allah da tövbesini kabul ederdi" buyurmuştur. Bu hadisi Ebu Davud
rivayet etmiş, Hakim sahih olduğunu belirterek hasendir demiştir. Tirmizl'nin,
Ebu Hureyre'den buna benzer bir rivayet i vardır. Hakim bu rivayetin sahih
olduğunu belirtmiştir. Ebu Davud'ta yer alan bir hadise göre Büreyde şöyle
demiştir:
"Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahabeleri olarak
Maiz ve Gamidiyye itiraflarından dönselerdi, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
onların peşine düşmezdi diyorduk "(Ebu Davud, Hudud; Tirmizi, Hudud;
Hakim, el-Müstedrek, LV, 404)